Ağıttan destana Koçgiri
Kemal BÜLBÜL
|
Yıldızların bu kadar berrak ve çokluğunu çocukluğumdan beri bir de Pirim Pir Sultan’ın sırdaşı Yıldız Dağı’na niyazda görmüştüm. Gece sessiz ve dingin! Ay doğuyor Kızıldağ’ın ardından. Virane köyde gecenin sessizliğini belli belirsiz baykuş sesi bölüyor! Alaca karanlıkta bir hareket! Üç atlı geliyor!...
“Önce ZO diyen Ermenileri tepeledik, sıra LO diyenlere, Kürt Kızılbaşlara geldi!” diyen soykırımcı, Osmanlı devşirmesi Sakallı Nurettin Paşa ve damadı Dersim katili Abdullah Alpdoğan’ı bilen pek az! Ama devşirme katil, çete başı Topal Osman’ı bilmeyen yok. 1915 Ermeni soykırımı ve 1921 Koçgiri soykırımıyla Osmanlı’daki “Ümmetiz/İslam’ız” Cumhuriyette “Milletiz/Türk, İslam’ız” politikasına dönüştü. “Cumhuriyet” 90 yıldır, II. Mahmut, Tanzimat, Meşrutiyet, İttihat, Hürriyet ve İtilafta tökezledi laik, demokratik olamadı! Devşirme zihniyet, kendi arasında çatıştı, halkları ve inanç gruplarını kırıma uğrattı “Ulus Devlete” efendi olmak için yemedik herze bırakmadı!
Hüseyin Abdal Ocağı’nda kırmızı elma üzerine ikrar vermişti yola çıkanlar. “Ovacığın aşireti/ Zapt eyledi memleketi/ Geriden imdat gelmedi/ Hozat çekmedi gayreti” Cogi Baba anmasının yapıldığı bahçede Sevgili Cihan Çelik’in yanık sesinden Hak için Hakka yürüyen Alişêr’in hakikatli deyişini dinlerken Alişêr Koçgiri’nin (Yücel Halis) Babası Cemal Amca’nın koluna girdim. Bir abide gibi duruyor ürperiyorum heybetinden! “Koçgiri başladı harba” diye başlayıp, “İkrar verenler elmaya/ Zülfikâri Murtaza’ya/ Geriden teller çektiler/ Biz uymayız eşkıyaya!” diye devam eden deyiş bir tarihin özetidir. Alevi erkânında “Elmaya ikrar vermek” birlik ve dirlik, ikrardan dönmek düşkünlük ve ihanettir. Koçgiri Yaylası’nı “Osmanlı ordusuna yurtluk” yapan Alişan ve Haydar Beglerin babası Mısta Paşayı eşraf ve evkaf sevgiyle yâd etse de azap aynı minvalde değil! Lakin Alişêr, Zarife ve Nuri Dersimi deyince yürekten çekilen offf nidasının boğazlarda düğümlendiğini fark etmek için yöre insanı olmaya gerek yok. Haydar Beg’in konağı virane olmuş ama yaşadığı tarihin anıları dipdiri duruyor! Konakta Alişan ve Haydar Beglerin kâtipliğini yapmış destanımızın iki ölümsüz kahramanından biri Alişêr! Jin Dergisi bu konakta basılır, dergâh görevi görürmüş konak! Konağı restore edip “Müze yapalım” diyecektim ki, meğer Tv 10 emekçisi canlar çoktan projesini bile tasarlamışlar! Lakin Koçgiriye kast edenlerin zulmü ayakta bir şey bırakmamış ki! Karşıki yamacı gösteren can “O ince kırmızımsı yol var ya! Gözünle takip et tepenin yamacında bir yıkıntı var!” diyor. Dediğini yapıyorum, Alişêr ve Zarife Ana’ya mekan olan konaktan geriye temel yıkıntısı kalmış!
Sivas’a vardığımızda kan kokusunun, yanık can kokusuna karıştığı 2 Temmuz’du! Niyaz olduk 35 canın kutlu anısına. Cogi Baba’nın huzurunda “Yasaklı” dilin sözcükleriyle ruhumuzu fetheden Cem’de ihya olduk. Madımak, Koçgiri şehitleri Alişêr ve Zarife Ana’ya niyaz için birlenen Cem’de “Telli kuranı” pençeleyen zakirin nidasıyla çuş olduk. Engür tanesini kırka pay edip, kırklar meydanında Hak Muhammet Ali aşkına 12 hizmeti hak bildik. “Kadın erkek sorulmaz muhabbetin dilinde” cinsiyetten üryan, aşk ile büryan olduk. Anaların billur gözyaşlarıyla arındı zulmün kirine belenmiş ruhumuz! Koçgiri’de acıyı içine akıtmaktan acı deryasıdır analar! Yüz yıldır “Rome Reş” zulmünden karalar bağlar! Gülmeler tebessümü aşmaz. Beli bükük, yüzü kasvetlidir yaşamın. Koçgiri yaylasında yeller bir ağıt söyler gibi inleyerek eser! Bozkır, kandili kudretten gelen turapta kök salan bin bir çiçekle bezelidir. Çiçeklerin boynu bükük, dağların zirvesi yaslıdır mezarlıklara mekan olmaktan! Erenlerin yurdudur Koçgiri! Han köyünde bir deyiştir Hasret Gültekin! Cogi Baba mazlum ve yoksulların derdine umar kapısıdır! Suyundan içen dert görmez niyazına eğilen şad u handan olur! “Mahyê Mezalan” ağıtların semayı çınlattığı zamandır Koçgiri’de!
Yıldızların şavkı mehtabın nuru aydınlatıyordu geceyi. Uzaklardan belli belirsiz baykuş sesi geliyordu. Üç atlının karaltısı süzüldü önümden! Aişêr’in dilinde “Erê dilo yeman yeman” deyişi, yazması Kesk u Sor u Zer’di Zarife Ana’nın! Üçüncü atlı Kürdistan Dağları’nın Alişêr Koçgirisi’ydi! Atlıların ardıdan yayılan ışık seli yıldızların şavkı, ayın nuruyla buluşup sarıyordu Koçgiri’yi...
“Önce ZO diyen Ermenileri tepeledik, sıra LO diyenlere, Kürt Kızılbaşlara geldi!” diyen soykırımcı, Osmanlı devşirmesi Sakallı Nurettin Paşa ve damadı Dersim katili Abdullah Alpdoğan’ı bilen pek az! Ama devşirme katil, çete başı Topal Osman’ı bilmeyen yok. 1915 Ermeni soykırımı ve 1921 Koçgiri soykırımıyla Osmanlı’daki “Ümmetiz/İslam’ız” Cumhuriyette “Milletiz/Türk, İslam’ız” politikasına dönüştü. “Cumhuriyet” 90 yıldır, II. Mahmut, Tanzimat, Meşrutiyet, İttihat, Hürriyet ve İtilafta tökezledi laik, demokratik olamadı! Devşirme zihniyet, kendi arasında çatıştı, halkları ve inanç gruplarını kırıma uğrattı “Ulus Devlete” efendi olmak için yemedik herze bırakmadı!
Hüseyin Abdal Ocağı’nda kırmızı elma üzerine ikrar vermişti yola çıkanlar. “Ovacığın aşireti/ Zapt eyledi memleketi/ Geriden imdat gelmedi/ Hozat çekmedi gayreti” Cogi Baba anmasının yapıldığı bahçede Sevgili Cihan Çelik’in yanık sesinden Hak için Hakka yürüyen Alişêr’in hakikatli deyişini dinlerken Alişêr Koçgiri’nin (Yücel Halis) Babası Cemal Amca’nın koluna girdim. Bir abide gibi duruyor ürperiyorum heybetinden! “Koçgiri başladı harba” diye başlayıp, “İkrar verenler elmaya/ Zülfikâri Murtaza’ya/ Geriden teller çektiler/ Biz uymayız eşkıyaya!” diye devam eden deyiş bir tarihin özetidir. Alevi erkânında “Elmaya ikrar vermek” birlik ve dirlik, ikrardan dönmek düşkünlük ve ihanettir. Koçgiri Yaylası’nı “Osmanlı ordusuna yurtluk” yapan Alişan ve Haydar Beglerin babası Mısta Paşayı eşraf ve evkaf sevgiyle yâd etse de azap aynı minvalde değil! Lakin Alişêr, Zarife ve Nuri Dersimi deyince yürekten çekilen offf nidasının boğazlarda düğümlendiğini fark etmek için yöre insanı olmaya gerek yok. Haydar Beg’in konağı virane olmuş ama yaşadığı tarihin anıları dipdiri duruyor! Konakta Alişan ve Haydar Beglerin kâtipliğini yapmış destanımızın iki ölümsüz kahramanından biri Alişêr! Jin Dergisi bu konakta basılır, dergâh görevi görürmüş konak! Konağı restore edip “Müze yapalım” diyecektim ki, meğer Tv 10 emekçisi canlar çoktan projesini bile tasarlamışlar! Lakin Koçgiriye kast edenlerin zulmü ayakta bir şey bırakmamış ki! Karşıki yamacı gösteren can “O ince kırmızımsı yol var ya! Gözünle takip et tepenin yamacında bir yıkıntı var!” diyor. Dediğini yapıyorum, Alişêr ve Zarife Ana’ya mekan olan konaktan geriye temel yıkıntısı kalmış!
Sivas’a vardığımızda kan kokusunun, yanık can kokusuna karıştığı 2 Temmuz’du! Niyaz olduk 35 canın kutlu anısına. Cogi Baba’nın huzurunda “Yasaklı” dilin sözcükleriyle ruhumuzu fetheden Cem’de ihya olduk. Madımak, Koçgiri şehitleri Alişêr ve Zarife Ana’ya niyaz için birlenen Cem’de “Telli kuranı” pençeleyen zakirin nidasıyla çuş olduk. Engür tanesini kırka pay edip, kırklar meydanında Hak Muhammet Ali aşkına 12 hizmeti hak bildik. “Kadın erkek sorulmaz muhabbetin dilinde” cinsiyetten üryan, aşk ile büryan olduk. Anaların billur gözyaşlarıyla arındı zulmün kirine belenmiş ruhumuz! Koçgiri’de acıyı içine akıtmaktan acı deryasıdır analar! Yüz yıldır “Rome Reş” zulmünden karalar bağlar! Gülmeler tebessümü aşmaz. Beli bükük, yüzü kasvetlidir yaşamın. Koçgiri yaylasında yeller bir ağıt söyler gibi inleyerek eser! Bozkır, kandili kudretten gelen turapta kök salan bin bir çiçekle bezelidir. Çiçeklerin boynu bükük, dağların zirvesi yaslıdır mezarlıklara mekan olmaktan! Erenlerin yurdudur Koçgiri! Han köyünde bir deyiştir Hasret Gültekin! Cogi Baba mazlum ve yoksulların derdine umar kapısıdır! Suyundan içen dert görmez niyazına eğilen şad u handan olur! “Mahyê Mezalan” ağıtların semayı çınlattığı zamandır Koçgiri’de!
Yıldızların şavkı mehtabın nuru aydınlatıyordu geceyi. Uzaklardan belli belirsiz baykuş sesi geliyordu. Üç atlının karaltısı süzüldü önümden! Aişêr’in dilinde “Erê dilo yeman yeman” deyişi, yazması Kesk u Sor u Zer’di Zarife Ana’nın! Üçüncü atlı Kürdistan Dağları’nın Alişêr Koçgirisi’ydi! Atlıların ardıdan yayılan ışık seli yıldızların şavkı, ayın nuruyla buluşup sarıyordu Koçgiri’yi...
No comments:
Post a Comment